Where is the nearest telephone?
- En yakın telefon nerede?
He asked for my permission to use the telephone.
- Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Does she know your phone number?
- Telefon numaranı biliyor mu?
You should turn off your cell phone.
- Cep telefonunu kapatmalısın.
She won't call this evening.
- Bu akşam telefon etmez.
I called Susan to apologize to her, but she hung up on me.
- Ona özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.
I was leaving home when Tom telephoned me.
- Tom bana telefon ettiğinde evden ayrılıyordum.
Has Lucy telephoned yet?
- Lucy henüz telefon etti mi?
The car hit a telephone pole.
- Araba bir telefon direğine çarptı.
The motorbike struck the telephone pole.
- Motosiklet telefon direğine çarptı.
Just when I was about to phone her, a letter arrived from her.
- Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.
I understand why Tom would want to phone Mary.
- Tom'un neden Mary'ye telefon etmek istediğini anlıyorum.
The best thing is to telephone her.
- En iyi şey ona telefon etmektir.
Your telegram arrived just as I was about to telephone you.
- Tam sana telefon etmek üzereyken senin telgrafın geldi.
Tom needs to make an urgent telephone call.
- Tom'un acil bir telefon görüşmesi yapması gerekiyor.
He is waiting for a telephone call.
- O bir telefon görüşmesi bekliyor.
I looked up his phone number in the telephone book.
- Telefon rehberinde onun telefon numarasına baktım.
Look up the number in the telephone book.
- Telefon rehberindeki numaraya bakın.
I don't find him in the telephone directory.
- Ben onu telefon rehberinde bulamıyorum.
I looked up his telephone number in a telephone directory.
- Bir telefon rehberinde onun telefon numarasına baktım.
Look in the phone book.
- Telefon rehberine bakın.
Where's the phone book?
- Telefon rehberi nerede?