He wrote it hurriedly.
- O bunu telaşla yazdı.
Tom isn't very fussy.
- Tom çok telaşlı değildir.
Tom's fussy, isn't he?
- Tom telaşlı, değil mi?
Tom was in no particular hurry to get back home.
- Tom'un, eve dönmek için özel bir telaşı yoktu.
Our guests are in a hurry.
- Misafirlerimiz bir telaş içindeler.
Tom usually eats in a rush.
- Tom genellikle telaş içerisinde yemek yer.
Tom seemed flustered.
- Tom telaşlı görünüyordu.
Tom became a little flustered.
- Tom biraz telaşlandı.
Panicking won't help.
- Telaş etmenin bir faydası olmayacak.
I didn't intend to alarm you.
- Ben seni telaşa düşürmeye niyetlenmedim.
I didn't want to alarm the students.
- Öğrencileri telaşlandırmak istemedim.
Tom was a fussy baby.
- Tom telaşlı bir bebekti.
You're quite fussy, aren't you?
- Oldukça telaşlısın, değil mi?