tek tek

listen to the pronunciation of tek tek
Турецкий язык - Английский Язык
one by one

There are over 100 billion stars in the Milky Way galaxy. If you tried to count them one by one, it would take you over 3000 years! - Samanyolu galaksisinde 100 milyardan çok yıldız vardır. Eğer onları tek tek saymaya çalışsaydınız bu 3000 yıldan fazla sürerdi!

The movie was so dull that the audience left one by one. - Film öylesine sıkıcıydı ki seyirciler tek tek ayrılmıştı.

particularly
singly
(Bilgisayar) draw one
individually
odd one
tek
only

Man is the only animal that can laugh. - İnsan gülebilen tek hayvandır.

The only goal of the final match was scored by Andrés Iniesta. - Final maçındaki tek gol Andrés Iniesta tarafından atıldı.

tek sayı
odd number

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

One, three, five, seven and nine are odd numbers. - Bir, üç, beş, yedi ve dokuz tek sayılardır.

tek
one

Replace the old tires with new ones. - Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

tek
sole

Being an only child, he was the sole inheritor. - O, tek çocuk olduğu için, tek mirasçıydı.

Being an only child, he was the sole heir. - Tek çocuk olduğu için, o tek varisti.

tek
single

I don't have a single enemy. - Benim tek bir düşmanım yok.

She left without saying even a single word. - Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.

tek tek ele almak
individualize
tek
unique

His technique was unique and absolutely amazing. - Tekniği eşsiz ve kesinlikle muhteşemdi.

His technique was unique and absolutely amazing. - Onun tekniği eşsiz ve kesinlikle şaşırtıcıydı.

bir tek
only

Only those who believe in the future believe in the present. - Bir tek geleceğe şu inananlar, o ana inanır.

Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath. - Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım.

tek kullanımlık
disposable

He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits. - O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.

It's better to use plastic chopsticks and wash them than to use disposable chopsticks. - Plastik çubukları kullanmak ve onları yıkamak tek kullanımlık çubukları kullanmaktan daha iyidir.

tek
odd

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

One, three, and five are odd numbers. - Bir, üç ve beş tek sayılardır.

tek
single, unique; alone; only, merely; (sayı) odd; single thing
tek
alone

Hiroko sat there all alone. - Hiroko orada tek başına oturdu.

She likes to walk alone. - O tek başına yürümeyi sever.

tek başına
alone

She is used to living alone. - Tek başına yaşıyordu.

Hiroko sat there all alone. - Hiroko orada tek başına oturdu.

tek gidiş
one way
tek oğul
son and heir
tek taş
solitaire
tek yön
one way

What is written on the road sign? - ONE WAY. - Trafik işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.

What is written on the road sign? - ONE WAY. - Yol işaretinde ne yazılı? - TEK YÖN.

tek yönde olan
one way
tek yönlü
unidirectional
tek yönlü
one way
tek yönlü
one-way

This is a one-way street. - Bu tek yönlü bir sokak.

Be careful not to drive the wrong way on a one-way street. - Tek yönlü bir caddede ters yönde sürmemeye dikkat edin.

tek-taraflı bildirim
(Hukuk) notification
tek-taraflı tebliğ
(Hukuk) notification
yüzükte tek taş
solitaire
tek
solitary

She leads a solitary life in a remote area of Scotland. - O, İskoçya'nın uzak bir bölgesinde tek başına bir hayat sürüyor.

avrupa tek pazarı
single european market
avrupa tek senedi
(Politika, Siyaset) single european act
tek
one and the same
tek
turkish electricity authority
tek
suit

I cannot carry this suitcase by myself. - Bu bavulu tek başıma taşıyamıyorum.

Tom offered to carry Mary's suitcase, but she told him she wanted to carry it herself. - Tom, Mary'ye valizini taşımayı teklif etti ama Mary, valizi kendisinin taşımak istediğini söyledi.

tek
flat

I offered to fix Tom's flat tire. - Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.

The rear tire of my bicycle is flat. - Bisikletimin arka tekerleği patlak.

tek
ceramics
tek
uni-
tek
particular
tek
pure and simple
tek
isolated
tek
merely

History is merely repeating itself. - Tarih sadece kendini tekrarlıyor.

tek
the one and only

This is the one and only thing he can do. He can't do anything else. - Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.

Tom's pissed off because he's not the one and only. - Tom tek olmadığından dolayı sinirli.

tek
(Denizbilim) add

Tom is a technology addict. - Tom bir teknoloji bağımlısı.

To form the plural in Esperanto, add a j to the singular. - Esperantoda çoğul oluşturmak için tekil isme j ekle.

tek
companion

Tom's only companion is his dog. - Tom'un tek arkadaşı onun köpeğidir.

Sami's only companion was his dog. - Sami'nin tek arkadaşı onun köpeğiydi.

tek
(Biyokimya) mono-
tek kelimeyle
in a word

In a word, I think he is an idiot. - Bence tek kelimeyle o bir idiot.

In a word, it's ridiculous. - Tek kelimeyle, gülünç.

tek kelimeyle
in a nutshell
tek kelimeyle
utterly
tek sıra düğmeli (ceket)
single-breasted
tek tip elbise
uniform
tek yönetici
(Askeri) single manager
tek çözüm
unique solution
teke tek
(Askeri) one-on-one
Değişmeyen tek şey değişimdir
(Atasözü) Nothing is permanent but change
Düm Tek Tek
"Düm Tek Tek" is a song by Turkish singer Hadise that was performed as the Turkish entry for the Eurovision Song Contest 2009 in Moscow, Russia
ben tek başındayım
i am alone
ben tek başındayım
i am all by myself
iki tek
Two single
tek adam
one man
tek başına
stand alone
tek bulut
The only cloud
tek eşli
Monogamous
tek fiyat politikası
One-price policy, single price policy
tek gözlü
monocular
tek satıcı
(Kanun) Exclusive seller
tek seslilik
single polyphony
tek tanrıcılık; tek tanrıya inanma
monotheistic, believing in one god
tek taş pırlanta
diamond solitaire
tek yumurta ikizi
identical twin
tek yıllık
(Botanik, Bitkibilim) Annual
tek çatı altında
under one roof
teke tek
One on one
tek entegreli tıbbi lojistik yönetimi; tek entegreli tıbbi lojistik yöneticisi
(Askeri) single integrated medical logistics management; single integrated medical logistics manager
tek noktadan bağlama; tek liman yöneticisi
(Askeri) single point mooring; single port manager
Турецкий язык - Турецкий язык
Birer birer, bir bir
tektek
şanlı Urfa'da dağ sırası
tek tek
Избранное