Paylaşmak mutlu eder insanı.
- Teilen macht den Menschen glücklich.
Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
- Germany shares a border with France.
Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.
- For the time being, I must share this room with my friend.
Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
- This city has a public bike share program.
Tom ve Mary Boston'daki hayatları hakkındaki hikayeleri paylaştı.
- Tom and Mary shared stories about their life in Boston.
Onlar mülkiyet payları hakkında tartışıyor.
- They are arguing about their share of the property.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Tom'un kar payı vardı.
- Tom had a share in the profits.
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
- Share prices have been erratic this last month.
Did you have to share a bedroom with your brothers or sisters?
- Musstet ihr euch ein Schlafzimmer mit euren Brüdern oder Schwestern teilen?
To share one's passion is to live it fully.
- Sein Leidenschaft zu teilen bedeutet, sie voll zu leben.