Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
- Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
This is a hazard to your health.
- Bu sağlığınız için bir tehlikedir.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
The threat no longer exists.
- Tehlike artık mevcut değil.
Meteor strikes are a serious threat.
- Meteor çarpmaları ciddi bir tehlikedir.
Sami realized the peril he was in.
- Sami, içinde bulunduğu tehlikeyi fark etti.
Unless a nation's existence is in peril, war is murder.
- Bir ulusun hayatı tehlikede değilse, savaş cinayettir.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
Lead poisoning endangers the health of millions of children around the world.
- Kurşun zehirlenmesi dünya genelinde milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atar.
I still can't believe they had a snow leopard in that zoo. I thought they were an endangered species.
- O hayvanat bahçesinde bir kar leoparı olduğuna hâlâ inanamıyorum. Onların tehlike altındaki bir tür olduğunu düşünüyordum.
Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
- Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
We've got a distress signal from that ship.
- Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık.
The ship flashed a distress signal.
- Gemi bir tehlike sinyali gönderdi.
Some of the photos have been taken at the risk of life.
- Bazı fotoğraflar ölüm tehlikesi altında çekildi.
He saved the child at the risk of his own life.
- Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.