Three men menaced him with knives.
- Üç adam bıçaklarla onu tehdit etti.
It is threatening to rain.
- Bu yağmur tehdit ediyor.
Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
- İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.
It will threaten the prosperity of the town.
- O, kasabanın ikbâlini tehdit edecektir.
Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
- Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
There are dangers that threaten both men and women.
- Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
Tom threatened to leave Mary.
- Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
The labor unions had been threatening the government with a general strike.
- İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
I swear all I meant to do was to threaten Tom.
- Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
Tom felt quite threatened.
- Tom oldukça tehdit edilmiş hissetti.
You don't have to feel threatened.
- Tehdit edilmiş hissetmek zorunda değilsin.
Tom has already gotten three threatening phone messages.
- Tom zaten tehdit edici üç telefon mesajı aldı.
Tom gave Mary a threatening look.
- Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
Tom thought he was surrounded at night by threatening spirits.
- Tom gece tehdit eden ruhlar tarafından çevrildiğini düşündü.
I had to resort to threats to get my money back.
- Paramı geri almak için tehditlere başvurmak zorunda kaldım.
Your threats don't frighten me.
- Senin tehditlerin beni korkutmuyor.