tavırlar

listen to the pronunciation of tavırlar
Турецкий язык - Английский Язык
Stances
tavır
manner

His aristocratic manners amaze me. - Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.

Your manners aren't very good. - Senin tavırların çok iyi değil.

tavır
attitude

Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens. - Herkes yasadışı yabancılar karşı düşmanca bir tavır aldı.

With these stupid attitudes, Maria doesn't do more than proving her own arrogance. - Bu aptalca tavırlarıyla Maria kendi kibrini kanıtlamaktan daha fazlasını yapmaz.

tavır
face
tavır
{i} behavior

His smug behavior is offensive. - Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.

I couldn't put up with her arrogant behavior. - Onun küstah tavırlarına dayanamadım.

tavır
{i} form
tavır
disposition
tavır
comportment
tavır
arrogance

With these stupid attitudes, Maria doesn't do more than proving her own arrogance. - Bu aptalca tavırlarıyla Maria kendi kibrini kanıtlamaktan daha fazlasını yapmaz.

tavır
tone
tavır
front
tavır
behaviour
tavır
style
tavır
fashion
tavır
{i} demeanor

Layla's demeanor changed. - Leyla'nın tavırları değişti.

tavır
aspect
tavır
{i} port
babacan tavırlar
fatherliness
hoş tavırlar
amenity
saygılı tavırlar
devoirs
tavır
air

When he was young, he had an arrogant air. - Ben gençken onun küstah bir tavırı vardı.

tavır
posture
tavır
demeanour [Brit.]
tavır
manner, attitude, behaviour, bearing; arrogance, pose
tavır
put on
tavır
address
tavır
deportment
tavır
manner, air, attitude; (facial) expression
tavır
airs, affectation, put-on; pose, attitudinizing
tavır
pose
tavır
presence
tavır
mien
tavır
carriage
tavır
behaviour [Brit.]
tavır
figure
tavır
{i} demeanour
tavır
doings
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение tavırlar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

TAVIR
(Osmanlı Dönemi) Kader
TAVIR
(Osmanlı Dönemi) İki şey arasındaki had ve fasıla
TAVIR
(Osmanlı Dönemi) Miktar
TAVIR
(Osmanlı Dönemi) Bir kerre, bir defa
TAVIR
(Osmanlı Dönemi) (Tavr) Suret. Hareket, hal, vaziyet
Tavır
(Osmanlı Dönemi) ŞE'N
tavır
Durum, davranış, vaziyet, hâl
tavır
Durum, davranış, vaziyet, hâl: "Dalgın, düşünceli bir tavırla işini görmeye devam etti."- N. Cumalı
tavır
Büyüklenme, yapma davranış
tavırlar
Избранное