He likes anything sweet.
- O, tatlı olan herhangi bir şeyden hoşlanır.
Good night and sweet dreams.
- İyi geceler ve tatlı rüyalar.
I've ordered you some dessert.
- Sana biraz tatlı ısmarladım.
Which dessert should he eat?
- Hangi tatlıyı yemeli?
A dessert without cheese is like a one-eyed pretty girl.
- Peynirsiz bir tatlı tek gözlü güzel bir kız gibidir.
Tom married a very pretty girl.
- Tom çok tatlı bir kızla evlendi.
Oranges are sweeter than lemons.
- Portakallar limonlardan daha tatlıdır.
Just add more sugar if you want a sweeter jam.
- Eğer daha tatlı bir reçel istersen yalnızca daha fazla şeker ekle.
I, on the other hand, prefer sweets.
- Ben diğer taraftan tatlıları tercih ederim.
The dentist would like you not to eat any sweets.
- Dişçi herhangi bir tatlı yememeni ister.
Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
- Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
- O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
Tom is soft-spoken and polite.
- Tom tatlı dilli ve kibar.
Humphrey is a softly-spoken person.
- Humphrey tatlı dilli bir kişidir.
Just seven more days — then I'll see my sweetie again.
- Sadece yedi gün daha ve sonra tatlımı tekrar göreceğim.
Are you tired, sweetie?
- Yorgun musun, tatlım?
Gao Dao is usually really suave, but he seems completely smitten in front of his girlfriend.
- Gao Dao genellikle gerçekten tatlı ama o, kız arkadaşının önünde tamamen abayı yakmış görünüyor.
She has a delightful sense of humor.
- Tatlı bir mizah duygusu var.
He has a mellifluous voice.
- Onun tatlı bir sesi var.
Layla was very charming and soft-spoken.
- Leyla çok çekici ve tatlı dilliydi.
Tom is soft-spoken and polite.
- Tom tatlı dilli ve kibar.
He bought far too many sweet potatoes.
- O çok fazla tatlı patates aldı.
We ate baked sweet potatoes.
- Biz pişmiş tatlı patates yedik.
Desalination of water is worthwhile where fresh water is expensive.
- Tatlı suyun pahalı olduğu yerde suyu tuzdan arındırmak uğraşmaya değer.
Such fishes as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
I am eating a doughnut.
- Bir tatlı çörek yiyorum.
My mother often prepares us doughnuts for breakfast because we love them.
- Annem biz onları sevdiğimizden dolayı kahvaltı için bize tatlı çörek hazırlar.
I can't resist sweet things.
- Tatlı şeylere dayanamam.
I appreciate sweet things and books.
- Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.