tartışılabilir

listen to the pronunciation of tartışılabilir
Турецкий язык - Английский Язык
negotiable

This is not negotiable. - Bu tartışılabilir değil.

Everything's negotiable. - Her şey tartışılabilir.

debatable
arguable

Everything is arguable. - Her şey tartışılabilir.

contestable
disputable
challengable
moot
questionable

It's a questionable policy. - Bu tartışılabilir bir politika.

open to question
argumentive
tartış
{f} moot
tartış
argue with

You aren't really going to argue with Tom, are you? - Tom ile gerçekten tartışmayacaksın, değil mi?

Tom doesn't want to argue with Mary. - Tom Mary ile tartışmak istemiyor.

tartış
{f} quarrel

The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down. - Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.

I quarrelled with my older brother yesterday. - Dün ağabeyim ile tartıştım.

tartış
{f} debate

It wasn't much of a debate. - Büyük bir tartışma değildi.

I beat him completely in the debate. - Tartışmada onu tamamen yendim.

tartış
argue

He argued his daughter out of marrying Tom. - O, Tom'la evlendiği için kızıyla tartıştı.

Don't argue when you are angry and don't eat when you are full. - Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.

tartış
{f} dispute

Only after a long dispute did they come to a conclusion. - Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar.

The dispute was finally settled. - Tartışma sonunda halledildi.

tartış
discuss with

I have something important to discuss with Tom. - Tom'la tartışacak önemli bir şeyim var.

There are some topics you shouldn't discuss with Tom. - Tom'la tartışmaman gereken bazı konular var.

tartış
controvert

Parliamentary immunity is a controvertial issue. - Parlamenter dokunulmazlık tartışmalı bir konudur.

tartış
discuss

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

I took part in the discussion. - Ben tartışmaya katıldım.

tartış
{f} spar

Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria. - 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.

The fatal stabbing was sparked by an argument that got out of control. - Ölümle sonuçlanan bıçaklama olayının kıvılcımı, kontrolden çıkan tartışmadan çıkmıştı.

tartış
{f} quarrelling

Quarrelling spoiled our unity. - Tartışma birliğimizi bozdu.

The couple was quarrelling and Chris knocked Beth down. - Çift tartışıyordu ve Chris Beth'e vurup yere devirdi.

tartış
{f} bicker

Tom and Mary bicker all day long. - Tom ve Mary bütün gün tartışırlar.

tartış
hassle
tartış
quibble
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение tartışılabilir в Турецкий язык Турецкий язык словарь

tartış
Tartmak işi veya biçimi
tartışılabilir
Избранное