Balon yavaş yavaş indi.
- The balloon descended slowly.
Nehir yavaş yavaş denize doğru akar.
- The river flows slowly to the sea.
Mary Japonjayı yavaşça konuştu.
- Mary spoke Japanese slowly.
Yavaşça gözlerini kapadı.
- She slowly closed her eyes.
Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
- His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
His tardy performance bordered on incompetence.
He yawned, then raised a tardy hand over his mouth.