Определение tarafında в Турецкий язык Английский Язык словарь
- on
- on the side of
- at
- side on
- taraf
- {i} party
The party was hosted by Dan.
- Partiye Dan tarafından ev sahipliği yapıldı.
The party was organized by Mac.
- Parti Mac tarafından organize edildi.
- taraf
- side
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve herhangi birine asla göstermeyeceği karanlık bir tarafı vardır.
The apples on the other side of the wall are the sweetest.
- Duvarın diğer tarafındaki elmalar en tatlıdır.
- taraf
- way
Would you mind looking the other way while I change my clothes?
- Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
Tom had a propensity for looking the other way when spoken to.
- Tom'un, kendisiyle konuşulduğunda başka bir tarafa bakma huyu vardı.
- taraf
- part
It was a mistake on their part.
- Onların tarafında bir hataydı.
The police regarded him as a party to the crime.
- Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
- tarafında olarak
- in favor of
- tarafında olmak
- be on smb.'s side
- tarafında olmak
- take sides
- tarafında olmak
- take sides with
- taraf
- {i} facet
- taraf
- {i} end
Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
- Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
- Haziran ayı sonuna kadar tarafların ilke anlaşmasına varmaları gereklidir.
- taraf
- {i} hand
On the other hand, there are some disadvantages.
- Diğer taraftan, bazı dezavantajları var.
I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
- Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- kıç tarafında
- astern
- kıç tarafında
- (Askeri) aft
- taraf
- district
- taraf
- (Ticaret) stakeholder
- taraf
- streak
- taraf
- outside
The outside of the castle was painted white.
- Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
I was distracted by those protesters outside.
- Benim dışarıda bu protestocular tarafından dikkatim dağıtıldı.
- taraf
- backside
- taraf
- favour
- yolun öte tarafında
- across the way
- yolun öte tarafında
- across the board
- taraf
- behalf
I'm calling you on behalf of Mr. Simon.
- Bay Simon tarafından arıyorum sizi.
- atlantiğin bu tarafında olan
- cisatlantic
- dünyanın her tarafında
- worldwide
- her tarafında
- throughout
- her tarafında
- all around, throughout
- iki tarafında beşer küreği olan kadırga
- quinquereme
- iki tarafında zararlı çıktığı savaş
- Cadmean victory
- kıç tarafında
- abaft
- sancak tarafında olan
- starboard
- taraf
- behalf: Dayım tarafından geliyorum, sizden bir ricası var. I've come on behalf of my uncle to ask a favor of you
- taraf
- side; part, portion; area, region; direction: Sandığın üst tarafı ceviz. The top part of the chest is walnut. Şehrin o tarafında oturuyor. She lives over in that part of town. Ne taraftansın? What part of the country are you from? Fatih taraflarında bir yerde oturuyor. He lives somewhere in the neighborhood of Fatih. Seni her tarafta aradım. I've been looking for you everywhere. Boğaz'ın Asya tarafında on the Asian side of the Bosphorus. Sağ tarafına bak! Look to your right! Rüzgâr ne taraftan esiyor? What direction's the wind blowing from? Nehir tarafına doğru gidiyordu. He was heading towards the river
- taraf
- side (one particular side, position, or group as opposed to another): işin kötü tarafı the unpleasant side of the matter. Bizim taraf maçı kazandı. Our side won the match. Onun baba tarafında delilik var. There's madness on his father's side of the family. O meseleye ne taraftan bakarsan bak halledilmesi imkânsız. No matter how you look at it, that problem remains insoluble. Herif bir taraftan parasızlıktan yakınıyor, öbür taraftan kalkıp karısına kürk manto alıyor! The fellow complains about his lack of money, and then he ups and buys his wife a fur coat! öte taraftan on the other hand
- taraf
- used with an adjective: Ucuz tarafından bir ayakkabı istiyorum. I want a cheap pair of shoes. Bunları ucuz tarafından aldın, değil mi? You bought these on the cheap, didn't you?
- taraf
- (denklem) member
- taraf
- used in formal language to indicate a person: Merhum zevcinizin evrakı tarafınıza gönderilmiştir. The papers of your late husband have been forwarded to you
- taraf
- party (to a contract, in a legal proceeding); litigant
- taraf
- contractor
- taraf
- side; aspect; direction; district; part
- taraf
- used in formal language to show the agent of a passive verb: Bu nişan büyük babama padişah tarafından ihsan edilmiş. This medal was bestowed on my grandfather by the sultan. Ancak belediye encümeni tarafından onaylanmış ruhsatlar geçerli sayılacaktır. Only those permits which have received the approval of the municipal council will be deemed valid
- yerkürenin aksi tarafında olan
- antipodal
- yolun sağ tarafında
- on the right side of the road
- öbür tarafında
- across
Tom waited in his car across the street from the bank.
- Tom bankadan gelen caddenin öbür tarafında arabasında bekledi.