Dans etmek tüm bedenle gülümsemektir!
- Tanzen ist Lächeln mit dem ganzen Körper!
Dans etmek ayaklar için hayal etmek gibidir.
- Für die Füße ist Tanzen wie Träumen.
Dans etmeyi öğrenmek istiyorum.
- Ich möchte Tanzen lernen.
Tüm akşamı birlikte dans etmek için harcadık.
- Wir verbrachten den ganzen Abend damit, zusammen zu tanzen.
Tom ve Mary akşam boyunca sadece birbirleri ile dans etmek istediler.
- Tom and Mary just wanted to dance with each other all evening.
Tom istemediği sürece Mary ile dans etmek zorunda değildir.
- Tom doesn't have to dance with Mary unless he wants to.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
- Linda can dance as well as Meg.
Tom lise balosunda Mary ve sadece diğer üç kız ile dans etti.
- Tom danced with Mary and only three other girls at the high school prom.
O, lise mezuniyet balosunda onunla dans etti.
- She danced with him at the high school prom.
Dans etmeni izlemek eğlenceli.
- It's fun to watch you dance.
Ben güneşi sevmiyorum, yağmuru ve onun altında dans etmeyi seviyorum.
- I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.
Tom Mary ile dans etmeliydi.
- Tom should've danced with Mary.
O birçok halk oyunu biliyor.
- He knows many folk dances.
O bir dans müziği plağı aldı.
- She has bought a record of dance music.