These books have defined and shaped our culture.
- Bu kitaplar kültürümüzü tanımlamış ve şekillendirmiştir.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
Chemical symbols are used to identify chemical elements.
- Kimyasal semboller kimyasal elementleri tanımlamak için kullanılır.
Happiness is sometimes identified with money.
- Mutluluk bazen parayla tanımlanır.
One suspect has been identified.
- Bir şüpheli tanımlandı.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
The Astronomical Unit (AU) is defined as the average distance between the Earth and the Sun. It is approximately 150 million km (93 million miles).
- Astronomik Birim Dünya ve Güneş arasındaki ortalama mesafe olarak tanımlanır.Bu yaklaşık 150 milyon kilometredir.
Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
Tom described his new invention to both John and Mary.
- Tom yeni icadını hem John'a hem de Mary'ye tanımladı.
He described his own experience.
- O, kendi deneyimini tanımladı.