From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
Belarus has been described by former US secretary of state Condoleezza Rice as the last remaining true dictatorship in the heart of Europe.
- Beyaz Rusya, ABD eski dışişleri bakanı Condoleezza Rice tarafından Avrupa'nın kalbinde kalan son gerçek diktatörlük olarak tanımlanmıştır.
Schopenhauer defined architecture as frozen music.
- Schopenhauer mimariyi donmuş müzik olarak tanımladı.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
Can you identify that?
- Onu tanımlayabilir misin?
Happiness is sometimes identified with money.
- Mutluluk bazen parayla tanımlanır.
One suspect has been identified.
- Bir şüpheli tanımlandı.
There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
Curiosity is a defining trait of human beings.
- Merak insanoğlunun tanımlayıcı bir özelliğidir.
He described his own experience.
- O, kendi deneyimini tanımladı.
The person whose name was on the passport was described with words.
- Pasaportta adı olan kişi kelimelerle tanımlandı.
bu seri (ürünler) önceden tanımlanmıştır.