Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.
- I cannot believe you used to be blonde and tanned.
Tabaklama kötü kokulu bir iştir.
- Tanning is stinky work.
Şu adam çok bronzlaşmış.
- That man is very tanned.
Bronzlaşmış güzel bir cildi var.
- She has a beautiful tan.
Bronzlaşma, cilt kanserine neden olabilir.
- Tanning can cause skin cancer.
Bronzlaşmış güzel bir cildi var.
- She has a beautiful tan.
Onun güzel bir ten rengi var.
- He has a beautiful tan.
Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.
- I cannot believe you used to be blonde and tanned.
Mary'nin hafifçe bronzlaşmış bir cildi var.
- Mary has a slightly tanned skin.
Şu adam çok bronzlaşmış.
- That man is very tanned.
Bronzlaşma, cilt kanserine neden olabilir.
- Tanning can cause skin cancer.
Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.
- I cannot believe you used to be blonde and tanned.
Tabaklama kötü kokulu bir iştir.
- Tanning is stinky work.
No matter how long I stay out in the sun, I never tan. though I do burn.
Mine is the white car parked next to the tan pickup truck.
She still has a tan from her vacation in Mexico.
Well, go 'long and play; but mind you get back some time in a week, or I'll tan you..
You’re looking very tan this week.
tan colour:.
His sunglasses left a tan line around his eyes.
You lying little snipe, he roared. . . . I've a mind to tan your hide good..
Not only did the Dublin barkeeps not make a shamrock in the foam, they claimed to not even know what a black and tan was.
I hope you'll find the right man who'll fix it for ya - Zutons - Valerie.
tanned bodies lying on the beach.
Tom wakes up at the crack of dawn every day.
- Tom her gün tan ağarırken kalkar.
I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
- Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.
I'd like to break this 100 dollar bill into four 20 dollar bills and twenty singles.
- Ben bu 100 dolarlık banknotu, dört tane 20 dolarlık banknot ve yirmi tane tekliğe bozmak istiyorum.
Luckily, Tom wasn't injured.
- Allah'tan, Tom yaralı değildi.
Luckily, Tom wasn't there.
- Allah'tan Tom orada değildi.