tamurt

listen to the pronunciation of tamurt
Английский Язык - Турецкий язык

Определение tamurt в Английский Язык Турецкий язык словарь

country
yurt

Kendi ülkesinde yurt dışına yolculuk etti. - He traveled abroad in his own country.

Hiç yurt dışına çıktın mı? - Have you ever been outside the country?

country
{i} memleket

Memleketime geri döneceğim. - I am going back to my native country.

O, memleketine ihanet etti. - He betrayed his country.

country
{s} taşraya özgü; kırsal; kırsal bölgede bulunan
country
{i} köy

Her yaz köye giderim. - I go to the country every summer.

Köylü insanlar genelde yabancılardan korkar. - Country people are often afraid of strangers.

country
{s} taşraya ait
country
{i} diyar
country
taşraya özgü
country
il
country
kırsal bölgede bulunan
country
vatan

Büyük sanatçıların vatanı yoktur. - Great artists have no country.

Askeri sırları ülkenin düşmanlarına satmak vatan hainliğidir. - It is an act of treason to sell military secrets to your country's enemies.

country
halk

Benim ülkemde halkımız kendilerinden daha akıllı olanları sevmezler. - In my country, our people don't like others who are cleverer than them.

Bu ülkenin halkı siyasi yönetimden hayalkırıklığına uğradı. - The people of this country have become disillusioned with the political establishment.

country
ulus

O ülke, ulusumuzun iç işlerine karıştı. - That country intervened in the internal affairs of our nation.

Uluslararası bir ticaret yasağı, o ülkenin ekonomisi için bardağı taşıran son damla olabilir. - An international trade ban could be the last straw for that country's economy.

country
bölge

Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür. - Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.

Valon Bölgesi güzel bir ülkedir. - Wallonia is a beautiful country.

country
kır

Biz kırda sessiz bir gün geçirdik. - We spent a quiet day in the country.

Her yaz kırsala giderim. - Every summer I go to the countryside.

country
temiz

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir. - The government has made efforts to make our country clean and green.

country
{i} ülke, memleket; yurt, vatan
country
(isim) ülke, memleket; taşra, köy, diyar; sayfiye; arazi, toprak
country
taze

Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum. - I feel completely refreshed after spending a week in the country.

country
(sıfat) taşraya ait, kırsal, taşra, köy
Английский Язык - Английский Язык
country