tamamlamak

listen to the pronunciation of tamamlamak
Турецкий язык - Английский Язык
{f} complete

Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project. - Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

fulfill
to complete, finish; to make (something) complete or whole, fill in (the gap, the missing parts); to complement
implement
carry
round up
(Dilbilim) polish off
carry through
supply
be completed
follow through
finish off
cap
topping up
dispose of
make something up
make up
piece together
round out
fill in
(Kanun) conclude
button up
finish

Fadil has returned to the construction site to finish all the job there. - Fadıl oradaki bütün işi tamamlamak için şantiyeye geri döndü.

It'll take a long time for me to finish this. - Bunu tamamlamak çok zamanımı alacak.

(Hukuk) fulfil
do
work off
round off
integrate
to complete, to consummate, to complement; to finish
supplement
go through with
serve out
clear up
eke out
catch up on

Tom is always sleeping in class. It almost seems like he goes to school just to catch up on his sleep. - Tom her zaman sınıfta uyuyor. Neredeyse o sadece uykusunu tamamlamak için okula gidiyor gibi görünüyor.

take up
perfect
consummate
finalize
complement
bring to completion
crown
carry out
caught up
carry sth out
finalising
work up
(deyim) carry sth. out
tahsilini tamamlamak
To complete the collection
tamamlama
{i} fulfillment
tamamla
{f} complete

Let's complete this picture quickly. - Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.

All is completed with this. - Hepsi bununla tamamlandı.

tamamlama
{i} completion

I intend to carry this project through to completion. - Bu projeyi tamamlamak niyetindeyim.

birbirini tamamlamak
go with
tamamlama
completion, integration
tamamlama
{i} completing

He had a share in completing the job. - O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.

tamamlama
(Politika, Siyaset) clearance
tamamlama
implementation
zorla tamamlamak
wade through
tamamla
fulfill
tamamla
follow through
tamamla
finish off
tamamlama
consummation
tamamlama
perfection
tamamlama
complementation
tamamlama
integration
tamamlama
supplementation
başarılı olarak tamamlamak
accomplish, complete successfully
tamamlama
complete

He needed more time to complete the task. - Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

başarı ile tamamlamak
put across
eksikini (gediğini) tamamlamak
to complete what is missing in (something)
eksikleri tamamlamak
restock
stoğu tamamlamak
restock
tamamla
consummate
tamamla
followthrough
tamamla
completing

He had a share in completing the job. - O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.

I'm not completing your assignments. - Ben senin ödevlerini tamamlamıyorum.

tamamla
completed

I completed the university course comfortably. - Üniversite sürecini rahatlıkla tamamladım.

Tom completed the mission. - Tom misyonunu tamamladı.

tamamlama
fulfilment
tamamlama
accomplishment
tamamlama
follow through
tamamlama
finishing
tamamlama
finish

It'll take a long time for me to finish this. - Bunu tamamlamak çok zamanımı alacak.

Tom never finishes anything. - Tom asla hiçbir şeyi tamamlamaz.

tamamlama
fulfill
zamanında tamamlamak
meet the deadline
Турецкий язык - Турецкий язык
Bitirmek: "Bu, otuz yaşına gelmeden altmışını tamamlamış sıska bir gençti."- Ö. Seyfettin
Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek
Bitirmek
Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek: "... sen hele yarın şu sendekileri ver, üstünü bankadan alır tamamlarız."- A. İlhan
tamlamak
(Osmanlı Dönemi) TATRİM
Tamamlama
(Hukuk) İTMAM
Tamamlama
(Osmanlı Dönemi) TAHTİM
Tamamlama
tamlama
tamamlama
Tamamlamak işi, itmam
tamamlama
(Osmanlı Dönemi) ikmâl
tamamlama
(Osmanlı Dönemi) itmam
tamamlamak
Избранное