tamam

listen to the pronunciation of tamam
Турецкий язык - Английский Язык
okay

It's okay to look, but it's rude to stare. - Görünmek için tamam ama bakmak için kaba.

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

yes

Yes, you're quite right. - Evet, sen tamamen haklısın.

Yesterday I finished learning Esperanto on Duolingo. - Dün Duolingo'da Esperanto öğrenmeyi tamamladım.

OK
ready

OK, I guess I'm ready. - Tamam, sanırım hazırım.

We're not totally ready yet. - Biz henüz tamamen hazır değiliz.

allright
(Argo) okey-dokey
the whole

The patrol cars cover the whole of the area. - Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.

On the whole I agree with you. - Sana tamamen katılıyorum.

(Bilgisayar) finish

Tom finished eating all the ice cream that was in the freezer. - Tom dondurucudaki dondurmayı tamamen bitirdi.

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

over

Her lecture was completely over my head. - Onun dersi tamamen benim anlamayacağım kadar zor.

I wish this was all over. - Keşke bu tamamen bitse.

right

I am quite all right now. - Ben şimdi tamamen iyiyim.

If Bob had taken my advice, everything would be all right now. - Bob benim tavsiyemi dinleseydi, şimdi her şey tamam olacaktı.

intact
done!

I think our work here is done. - Sanırım buradaki işimiz tamam.

All my homework is done. - Bütün ödevlerim tamam.

very well then
all right

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

(Konuşma Dili) deal

OK, we've got a deal. - Tamam, bir anlaşmamız var.

exact

It isn't totally exact. - O tamamen kesin değildir.

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

ok, ok
roger that
to a tee
(Argo) good-oh
(deyim) it's all right

I think it's all right now. - Sanırım o şimdi tamam.

It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right. - Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.

well

The company, wholly owned by NTT, is doing well. - Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.

His family are all very well. - Onun ailesi tamamen çok iyidir.

well and good
full

I was fully alive to the danger. - Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.

The cherry trees are in full blossom. - Kiraz ağaçları tamamen çiçeklenmişler.

(Bilgisayar) fixed
gross
complete, not lacking in any part
O.K

I'll hide and you find me. O.K.? - Saklanacağım ve sen beni bulacaksın. Tamam mı?

mature
fully; for all of, for a whole: Tamam on gün sürdü. It went on all of ten days
yeah

Oh yeah, I totally agree. - Oh evet, ben tamamen katılıyorum.

Yeah, show us your t... ranslations... - Tamam, bize çevirilerini göster.

precisely
finished

I haven't quite finished eating. - Ben yemeği tamamen bitirmedim.

They finished eighty miles' journey. - Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.

that's all right
complete

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

He was completely absorbed in his work. - Tamamen işine dalmıştı.

O.K.!/All right!/Very well!
rightoh
all (of the), the whole (of the): Binanın tamamı yandı. The whole building burned down
exactly

Sally didn't exactly agree with Bill, but she supported him. - Sally, Bill'le tamamen aynı fikirde değildi ama onu destekledi.

You and Tom are exactly the same. - Sen ve Tom tamamen aynısınız.

alright

Alright, see you then. - Tamam, görüşürüz o zaman.

If you need anything, you can call, alright? - Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa arayabilirsin, tamam mı?

righto
roger
correct, free of mistakes: Hesaplarınız tamam. Your arithmetic is correct
it's a deal
complete, ready; finished, over; correct, right; the whole; All right!, Okay!, OK!, Done!
according to Hoyle
ready; complete; finished
used to express displeasure sarcastically: Tamam, bir bu eksikti! Great! This is all I need!
agreed
ok!

OK, what would you like advice on? - Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?

My studies are going okay. - Benim çalışmalar tamam olacak.

correct

Complete with the correct form of the verb. - Fiilin doğru şekli ile tamamlayın.

You are entirely correct. - Sen tamamen hatasızsın.

okey
is up
time is up
eact
{s} done

He has done the work completely. - O, işi tamamen yaptı.

Was nothing done about that? - Onun hakkında hiçbir şey tamam değil miydi?

tamam olmak
to be completed
tamam olmak
over
tamam olmak
be over
tamam olmak
be completed
tamam olmak
end
tamam olmak
completed
tamam!
there
tamam!
very good!
tamam! komutu
(Askeri) on
tamam
okay
tamam canım
all right honey
tamam canım
yes my dear
tamam canım
all right love
tamam etmek
1. to complete, finish, terminate. 2. (Konuşma Dili) to kill; to bump (someone) off
tamam gelmek
to be just right for, suit (someone) to a T
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) what then?
tamam nolmuş?
(Konuşma Dili) aye what then
tamam olarak
maturely
tamam olmak
to end, to be over
tamam olmak
1. to be ready; to be finished. 2. to end, come to an end
tamam olmama
incompletion
tamam yardımı
(Bilgisayar) help for ok
tamam, efendim
very good, sir!
tamam-değiştir
(Bilgisayar) ok-changeit
goldie tamam
(Askeri) goldie lock
tamamlar
complete
belge tamam
(Bilgisayar) document done
bu iş tamam
that takes care of that
dilbilgisi tamam
(Bilgisayar) gram completed
ifadesi tamam olmak
slang to be finished, be all washed up
kârını tamam etmek
colloq . to murder, kill
kısmen tamam
(Bilgisayar) partial ok
makine tamam
(Askeri) finished with engine
vakit tamam
time is up
vakit tamam
time's up
şimdi tamam
aha
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) Ne eksik ne fazla
(Osmanlı Dönemi) Tam, eksiksiz, noksansız
(Osmanlı Dönemi) Münasib, uygun
(Osmanlı Dönemi) Bitme, bitirme, son, nihayet
Yanlış ve yalan olmayan, doğru
Taşıtların yola koyulabileceğini anlatır
Evet, peki, olur!
Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenir
Bütün, tüm
Tamamlanmış, bitmiş
Eksiksiz
Tamamlanmış, bitmiş: "Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı
tamam olmak
Sona ermek, tamamlanmak
tamam
Избранное