It's exactly what I wanted.
- O, tam olarak benim istediğimdir.
What exactly are you doing?
- Tam olarak ne yapıyorsun?
Tom couldn't quite make out what the sign said.
- Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
I didn't quite catch the name of that designer.
- O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
- O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
He accurately described what happened there.
- Ne olduğunu tam olarak anlattı.
I don't remember my grandmother's face accurately.
- Ben büyük annemin yüzünü tam olarak hatırlamıyorum.
He reported fully what he had seen to the police.
- O, ne gördüğünü polise tam olarak bildirdi.
We are fully aware of the importance of the situation.
- Durumun öneminin tam olarak farkındayım.
Well, that's not quite true.
- Şey, bu tam olarak doğru değil.
That wasn't exactly true.
- O tam olarak doğru değildi.
I'm not completely prepared for this.
- Bunun için tam olarak hazır değilim.
He completely failed to understand why she got angry.
- O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı.
We're not exactly open right now.
- Şu anda tam olarak açık değiliz.
Tom is exactly right.
- Tom tam olarak haklı.
I accepted the offer after due consideration.
- Tam olarak düşündükten sonra teklifi kabul ettim.
This dress fits me perfectly.
- Bu elbise bana tam olarak uyuyor.
I remember last night perfectly.
- Dün geceyi tam olarak hatırlıyorum.
It takes literally a minute to make the sauce.
- Sos yapmak tam olarak bir dakika sürer.
I took what she said literally.
- Onun söylediğini tam olarak anladım.
Tom knows precisely how Mary feels.
- Tom Mary'nin nasıl hissettiğini tam olarak biliyor.
Tom knew precisely how Mary felt.
- Tom Mary'nin nasıl hissettiğini tam olarak biliyordu.