Amcanla konuşmak istiyorum.
- I want to talk to your uncle.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Bir fincan kahve içerken sohbet ettik.
- We talked over a cup of coffee.
Kahve içerken sohbet edelim mi?
- Shall we talk about it over a cup of coffee?
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Görüşmeler iki gün boyunca devam etti.
- The talks continued for two days.
Barış görüşmelerine acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for peace talks.
O, o konu hakkında konuşmak istemiyor.
- She doesn't want to talk about it.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Ben dilleri konuşmak ve bir şey söylemek için kullanmam. Ben onları insanlığa hizmet etmek için kullanırım.
- I don't use languages to talk and say nothing. I use them to serve humanity.
Akıllı insanlar söyleyecek bir şeyleri olduğu için ; aptallar, bir şey söylemek zorunda oldukları için konuşurlar.
- Wise men talk because they have something to say; fools, because they have to say something.
Tom'un yaptığı şeyden söz etmek istiyor musun?
- Do you want to talk about what Tom did?
Onunla sohbet etmek zordur.
- It is difficult to talk to him.
Tom seninle sohbet etmek istiyor.
- Tom wants to talk to you.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
O, harika bir konuşmacıdır.
- She is a great talker.
Tom yumuşak bir konuşmacıdır.
- Tom is a smooth talker.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
- We want to talk to you.
Ben konuşurken sözümü kesme.
- Don't interrupt me while I am talking.
Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.
- It is not polite to interrupt someone while he is talking.
Although I don't speak Chinese I managed to talk with the villagers using signs and gestures.
We're not talking rocket science here: it should be easy.
The royal engagement is likely to be a top talker right through the wedding.
What this country needs is a smooth talker.