Bazı insanlar iyi konuşmacıdır ve diğerleri iyi dinleyicidir.
- Some people are good talkers and others good listeners.
Bayan Lee büyük bir konuşmacı.
- Mrs. Lee is a great talker.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
- It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
Kahve içerken sohbet edelim mi?
- Shall we talk about it over a cup of coffee?
Bir fincan kahve içerken sohbet edelim.
- Let's talk over a cup of coffee.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
Dayınla konuşmak istiyorum.
- I want to talk with your uncle.
Ona laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor.
- Giving advice to him is like talking to a brick wall.
Konuşurken lafımı bölme.
- Don't interrupt me while I'm talking.
Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.
- Peace talks will begin next week.
Ateşkes görüşmeleri Temmuz 1951 de başladı.
- Ceasefire talks began in July 1951.
O, o konu hakkında konuşmak istemiyor.
- She doesn't want to talk about it.
Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
- I don't want to talk about the weather.
Tom bir şey söylemek üzereydi fakat önce Mary konuşmaya başladı.
- Tom was about to say something, but Mary started talking first.
Akıllı insanlar söyleyecek bir şeyleri olduğu için ; aptallar, bir şey söylemek zorunda oldukları için konuşurlar.
- Wise men talk because they have something to say; fools, because they have to say something.
Tom'un yaptığı şeyden söz etmek istiyor musun?
- Do you want to talk about what Tom did?
Tom seninle sohbet etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to talk to you.
Tom seninle sohbet etmek istiyor.
- Tom wants to talk to you.
Ağzın doluyken konuşma.
- Do not talk with your mouth full.
Ağzın doluyken konuşma.
- Don't talk with your mouth full.
Onun konuşma biçimini seviyor.
- He likes the way she talks.
Ben sadece Tom'un konuşma biçimini severim.
- I just love the way Tom talks.
Tom şehrin dedikodusuydu.
- Tom was the talk of the town.
O, şehrin dedikodusuydu.
- He was the talk of the town.
Biz seninle görüşmek istiyoruz.
- We want to talk to you.
Konuşurken birinin sözünü kesmek kibarlık değildir.
- It is not polite to interrupt someone while he is talking.
Ben konuşurken sözümü kesme.
- Don't interrupt me while I am talking.
The royal engagement is likely to be a top talker right through the wedding.
What this country needs is a smooth talker.
Although I don't speak Chinese I managed to talk with the villagers using signs and gestures.
We're not talking rocket science here: it should be easy.