Prices depend on supply and demand.
- Fiyatlar arz ve talebe bağlıdır.
Supplies cannot keep up with the demand.
- Tedarikçi firma talebe yetişemiyor.
I am a student who likes going to school.
- Ben okula gitmeyi seven bir talebeyim.
There are about a thousand students in all.
- Toplam olarak takribî bin talebe var.
Tom is the type of person who always demands that something be done rather than request that it be done.
- Tom bir şeyin yapılmasını rica etmek yerine bir şeyin yapılmasını her zaman talep eden türden bir insan.
If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
- Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
I demanded that he should pay.
- Ben, onun ödemesini talep ettim.
They demanded that President resign.
- Başkanın çekilmesini talep ettiler.
Where do I claim my baggage?
- Bagajımı nereden talep edeceğim?
He claimed his share of the profits.
- Kar payını talep etti.
He called for a tax on earnings.
- O kazançlarla ilgili vergi talep etti.
Please file a written request.
- Lütfen yazılı talep doldurun.
I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
- Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
That company charges a monthly service fee of thirty dollars.
- Bu şirket, otuz dolara aylık bir servis ücreti talep ediyor.
He solicited our votes.
- O oyumuzu talep etti.
Toplam olarak yaklaşık bin öğrenci var.
- Toplam olarak takribî bin talebe var.
Öğrenci 256'nın karekökü on altıdır diye yanıtladı.
- Talebe 256'nın karekökü on altıdır diye cevapladı.