Don't forget to ask follow-up questions.
- Takip sorularını sormayı unutma.
Sami's pursuit of his attacker was in vain.
- Sami'nin, saldırganını takip etmesi boşunaydı.
After a short pursuit, the police caught him.
- Kısa bir takipten sonra polis onu yakaladı.
The young girl was chased by the old man.
- Genç kız yaşlı adam tarafından takip edildi.
She is being chased by a coyote.
- O bir koyote tarafından takip ediliyor.
No matter where you go, I'll follow you.
- Nereye giderseniz gidin, sizi takip edeceğim.
Are you a leader or a follower?
- Bir lider mi yoksa bir takipçi misiniz?
Sami was chasing Layla.
- Sami, Leyla'yı takip ediyordu.
They're all chasing him.
- Onların hepsi onu takip ediyor.
The police are pursuing an escaped prisoner.
- Polisler kaçan bir mahkûmu takip ediyor.
Send me the tracking number please.
- Bana takip numarasını gönderin lütfen.
Is there a tracking number for the package?
- Paket için bir takip numarası var mı?
The police and the FBI pursued several leads.
- Polis ve FBI birkaç ipucunu takip etti.
Wisdom pursues me, but I am faster.
- Bilgelik beni takip ediyor ama ben daha hızlıyım.
Tom was never prosecuted.
- Tom hiç takip edilmedi.
I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
- AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
The hunter followed the bear's tracks.
- Avcı ayının izlerini takip etti.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
I'll follow up with them to make sure that the work gets done.
- İşin yapıldığından emin olmak için onlarla birlikte takip edeceğim.