Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.
- Tom likes to observe the people walking by.
Ken ile yürüyen kız May'dir.
- The girl walking with Ken is May.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.
- Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.
O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
- The school is within walking distance of my house.
Yürümek iyi egzersizdir.
- Walking is good exercise.
İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
- Walking from the station to the house takes only five minutes.
Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.
- He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
O tabiri caizse ayaklı bir ansiklopedidir.
- He's what they call a walking encyclopedia.