O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
Bana günlük yaşamından bahset.
- Tell me about your everyday life.
Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
- She wanted to get away from everyday life.
Tom her gün aynı yemeği yer.
- Tom eats the same food day in and day out.
O her gün Minecraft oynar.
- He plays Minecraft day in, day out.
Hayatın günlük rutininden usandım.
- I am tired of the day-to-day routine of life.
Ben her gün tenis oynarım.
- I play tennis every day.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
Bunu her gün yapmamıza gerek yok.
- We don't need to do that everyday.
Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.
- You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.
Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
- Confrontations are part of Fadil's everyday life.
New words occur every day.
- Tagtäglich entstehen neue Wörter.