A man of strong will is not subject to corruption.
- Güçlü bir adam yolsuzluğa tabi olamaz.
The plan is subject to his approval.
- Plan onun onayına tabidir.
Of course I'll help you.
- Tabii ki sana yardım edeceğim.
Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks.
- Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Sure, Tom, I understand.
- Tabii, Tom, anlıyorum.
Import goods are subject to high taxes.
- İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
Everything is subject to the laws of nature.
- Her şey tabiat kanunlarına tabidir.