The old German mail carrier did not want to touch the package marked gift.
- Yaşlı Alman posta taşıyıcı hediye işaretli pakete dokunmak istemedi.
The mail carrier delivers mail from door to door.
- Posta taşıyıcı postaları kapıdan kapıya dağıtır.
The bearer of this letter is my friend Suzuki.
- Bu mektubun taşıyıcısı arkadaşım Suzuki.
I hate to be the bearer of bad news.
- Kötü haber taşıyıcısı olmaktan nefret ediyorum.
Language is the vehicle of thought.
- Dil düşüncenin taşıyıcısıdır.
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
Will the ice bear our weight?
- Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
The pipe conveys water from the lake to the factory.
- Boru, gölden fabrikaya su taşır.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Yuriko is planning to move into the furniture business.
- Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.
Tom said that he wanted to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.
Few elephants would volunteer to move to Europe.
- Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.
He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
Tom was carrying an armful of books.
- Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
We got him to carry our bag.
- Ona çantamızı taşıttık.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
I carried three books.
- Ben üç kitap taşıdım.
A samurai in the Edo era carried two swords.
- Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
These are not first-class carriages.
- Bunlar birinci sınıf taşıyıcılar değil.
Mosquitoes are a vector for disease.
- Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.