He had to carry many loads from the house to station.
- O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı.
This box is too bulky to carry.
- Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
The baskets they use to transport fruit are made with strips of cane.
- Onların meyve taşımak için kullandıkları sepetler kamış şeritlerinden yapılır.
The thieves used a wheelbarrow to transport the giant gold coin to nearby Monbijou Park.
- Hırsızlar, devasa altın madalyonu yakındaki Monbijou Park'a taşımak için bir el arabası kullandılar.
She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
- O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.
- Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi.
A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
- Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
This place isn't convenient to public transportation.
- Bu yer toplu taşıma için uygun değildir.
The government prohibits us from carrying guns without a license.
- Hükümet, ruhsatsız silah taşımaktan bizi men ediyor.
I need help carrying her.
- Onu taşımak için yardıma ihtiyacım var.
This place isn't convenient to public transportation.
- Bu yer toplu taşıma için uygun değildir.
This place isn't convenient for public transportation.
- Bu yer, toplu taşıma araçları için uygun değildir.
She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
- O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
I bear him no malice.
- Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.
This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi.
- Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.
Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
It is five years since we moved here.
- Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.
I think it's time for me to move to the suburbs.
- Sanırım varoşlara taşınmamın zamanıdır.
Tom said that he wanted to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.
He helped me to carry the bag.
- Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
I helped carry those bags.
- Şu çantaları taşımaya yardım ettim.
Tom can't help move the piano because he has a bad back.
- Tom sırtı ağrıdığı için piyanoyu taşımaya yardım edemiyor.
Tom helped Mary move the dresser.
- Tom Mary'nin şifonyerini taşımasına yardım etti.
Icebreakers are used to carry cargo and break ice.
- Buzkıranlar kargo taşımak ve buz kırmak için kullanılır.
Tom was carrying an armful of books.
- Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.
He was carrying an umbrella under his arm.
- O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
He transferred his office to Osaka.
- Ofisini Osaka'ya taşıdı.
The office has been transferred up to the sixth floor.
- Ofis altıncı kata taşındı.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
She is carrying a backpack on her back.
- O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
How much is the freight on this box?
- Bu kutuda taşıma ücreti ne kadar?
How many people did it take to move the piano?
- Piyanoyu taşımak kaç kişi gerektirdi?
The yoke of marriage is so heavy that it takes two people to carry it – sometimes three.
- Evliliğin boyunduruğu o kadar ağırdır ki onu taşımak iki kişi gerektirir-bazen üç.
She carried that habit to her grave.
- O, o alışkanlığı mezarına kadar taşıdı.
People carried their own weight then.
- İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
Tom offered to ferry us across the river in his boat.
- Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.
A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea.
- Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.
How much is the handling charge?
- Taşıma ücreti ne kadar.
Handling dynamite can be dangerous.
- Dinamit taşıma tehlikeli olabilir.