Onu yapacak son kişinin o olacağından eminim.
- I am sure he would be the last person to do it.
Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
- How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Onu elbette bilmiyoruz.
- We don't know that for sure.
Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
- Are you sure this information is reliable?
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
Saat üçte mutlaka gel.
- Be sure to come at 3.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
- Esperanto is surely an enormous waste of time!
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Ben zamandan emin olmak istiyorum.
- I'd like to make sure of the time.
Tom Mary'nin hâlâ uyuduğundan emin olmak için kontrol etti.
- Tom checked to make sure Mary was still sleeping.
Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
- Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
- I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
Onu elbette bilmiyoruz.
- We don't know that for sure.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
- Esperanto is surely an enormous waste of time!
Muhakkak birine söyledin.
- Surely you told somebody.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Ben sadece sağlama bağlıyorum.
- I'm just making sure.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Saat üçte mutlaka gel.
- Be sure to come at 3.
Bu mektubu mutlaka postala.
- Be sure to mail this letter.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesinlikle gelecek.
- The day will surely come when your dream will come true.
Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.
- Surely we can get in touch with Tom.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Tabii, Tom, anlıyorum.
- Sure, Tom, I understand.
Sigara dumanı sağlıksız olabilir ama tabii ki güzel görünüyor.
- Cigarette smoke may be unhealthy, but it sure does look pretty.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Eğer şimdi gidersen, bir trafik sıkışıklığına yakalanacağına eminim.
- If you leave now, I'm sure you'll be caught in a traffic jam.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
He was wis on his word.
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
From which Surah is this Ayah from?
- Bu ayet hangi sureden?
... And in the meantime, we will make sure that things like ...
... make sure that the leaders of the world ...