İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Tom Mary ile bir partide tanıştı, ve o ilk görüşte aşktı.
- Tom met Mary at a party, and it was love at first sight.
Love at first sight.
Tom Mary ile bir partide tanıştı, ve o ilk görüşte aşktı.
- Tom met Mary at a party, and it was love at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Sorun ilk bakışta göründüğü gibi kadar basit değildir.
- The problem is not as simple as it might seem at first sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
It looks like a normal car at first sight. But when we open the hood, we discover something quite new.