The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
- Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
Tom sat on the porch, reading the evening paper.
- Tom akşam gazetesini okurken sundurmada oturdu.
Tom sat on the porch and read the paper.
- Tom sundurmada oturdu ve gazete okudu.
I submitted the application myself.
- Başvurumu kendim sundum.
Tom decided to submit his resignation.
- Tom istifasını sunmaya karar verdi.
I'll be presenting a paper at a conference.
- Konferansta bir rapor sunuyor olacağım.
The Royal Shakespeare Company is presenting The Merchant of Venice next week.
- Kraliyet Shakespeare Şirketi önümüzdeki hafta Venedik Tüccarını sunuyor.
A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
I offer you my hearty congratulations.
- Size içten tebriklerimi sunarım.
Do you offer any night tours?
- Hiç gece turları sunuyor musunuz?
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Her pazar kiliseye giderim.
- I go to church every Sunday.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Her pazar kiliseye giderim.
- I go to church every Sunday.
Dün cumartesi değil, pazardı.
- Yesterday was Sunday, not Saturday.
Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
Kaldırımda bir şemsiye vardı.
- There was a sunshade over the sidewalk.
Sen hiç Sahara çölü güneşinde güneşlendin mi?
- Have you ever basked in the sun of the Sahara desert?
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Güneşlenmek istiyordum.
- I wanted to sunbathe.
Bu sabah gündoğumu güzel.
- The sunrise is beautiful this morning.
Gündoğumunu görmek için erken kalktı.
- She got up early in order to see the sunrise.
Güneş doğduğunda, yıldızlar kayboldu.
- As the sun rose, the stars faded away.
Tom ve Mary yılın ilk güneşinin doğuşunu görmek için erken uyandı.
- Tom and Mary woke up early to see the first sunrise of the year.
Önümüzdeki sene doğum günüm Pazara denk gelecek.
- Next year my birthday will fall on Sunday.
Ne güzel bir günbatımı!
- What a beautiful sunset!
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?