İngilizce konuşma becerisi kazandı.
- He acquired the ability to speak English.
Sosyal medya gençlerin sözel iletişim becerilerini kısıtlıyor olabilir.
- Social media may be inhibiting the ability of young people to communicate verbally.
O, bir yetenek insanı.
- He is a man of ability.
Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- We admit that he is a man of ability.
Herkes kendi kabiliyetine göre çalıştı.
- Everyone worked according to one's ability.
Tom kesinlikle patron olma kabiliyetine sahip.
- Tom definitely has the ability to be the boss.
Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
- The ability to show weakness is a strength.
This phone has the ability to have its software upgraded wirelessly.