Not all police investigations necessarily lead to the arrest of a culprit.
- Tüm polis soruşturmaları mutlaka bir suçlu tutuklanmasına yol açmaz.
Now they will say that they've found the culprits.
- Şimdi suçluları bulduklarını söyleyecekler.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
Slavery is a crime against humanity.
- Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.
He is guilty of stealing.
- O çalmaktan suçludur.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
He was unaware of the enormity of the offense.
- Suçun iğrençliğinden habersizdi.
Pedophilia is a very serious offense.
- Pedofili çok ciddi bir suçtur.
The police treated Tom like a common criminal.
- Polis Tom'a sıradan bir suçlu gibi davrandı.
The police were able to find the criminal.
- Polis suçluyu bulabildi.
They've arrested a known previous offender.
- Onlar aranan bir suçluyu tutukladılar.
An offender escaped from a prison.
- Bir suçlu hapisten kaçtı.
I don't blame you for the accident; it was not your fault.
- Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
Don't blame him for the error.
- Hata için onu suçlamayın.
To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human.
- Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.
According to what she said, he's culpable.
- Onun söylediğine göre o suçlu.
They blamed themselves for being wrong.
- Hata olduğu için kendilerini suçladılar.
He accused us of wronging him.
- Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
He is guilty of murder.
- O cinayetten suçludur.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
Do you think the accused is really guilty of the crime?
- Sanığın gerçekten suçtan suçlu olduğunu düşünüyor musunuz?
Sami committed an offence.
- Sami bir suç işlemişti.
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
You always excuse your faults by blaming others.
- Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.
I don't blame you for the accident; it was not your fault.
- Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
Both the old and young are guilty of sinning.
- Hem yaşlılar hem de gençler günah suçlusudur.
You're guilty as sin.
- Yüzüne bakılmayacak kadar suçlusun.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
He was charged to continue this job.
- O bu işe devam etmekle suçlandı.
An attorney's job is proving that his client is innocent.
- Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.
Tom is a convicted felon.
- Tom hüküm giymiş bir suçlu.
Tom was convicted in 2013 for his wife's murder.
- Tom karısını öldürdüğü için 2013 yılında suçlu bulunmuştu.
He was guilty of murder.
- O cinayetten suçluydu.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
- Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
Have you ever been convicted of a felony?
- Sen hiç bir suçtan mahkum edildin mi?
Rape is always a crime of violence.
- Tecavüz her zaman bir şiddet suçudur.
Rape is a horrible crime.
- Tecavüz korkunç bir suçtur.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
Tom was convicted and sentenced to death.
- Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.
Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor.
- Suç oranı sürekli olarak artıyor.