The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused.
- Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.
The accused is innocent until proven guilty.
- Suçu kanıtlanana kadar suçlanan masumdur.
He is accused of murder.
- O cinayetle suçlanıyor.
He was accused of evading tax.
- Vergi kaçırmakla suçlandı.
The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.
The grand jury decided not to indict the police officer.
- Büyük jüri, polis memurunu suçlamamaya karar verdi.
Tom Jackson was indicted in 2013 on drug smuggling charges.
- Tom Jackson 2013 yılında uyuşturucu kaçakçılığı suçundan suçlandı.
I don't blame you for the accident; it was not your fault.
- Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
He was accused of evading tax.
- Vergi kaçırmakla suçlandı.
He is accused of murder.
- O cinayetle suçlanıyor.
I'm not accusing you of anything.
- Ben sizi bir şeyle suçlamıyorum.
Nobody's accusing you of a crime.
- Hiç kimse seni bir suçla suçlamıyor.
Sami didn't incriminate himself.
- Sami kendini suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Tom deserves to be blamed.
- Tom suçlanmayı hak ediyor.
Business leaders blamed it on Roosevelt.
- İş liderleri Roosevelt'i suçladı.