I deny all those charges.
- Ben tüm bu suçlamaları reddediyorum.
The DNA test cleared him of all charges.
- DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
What's the accusation against him?
- Onun aleyhindeki suçlama nedir?
He denied the accusation.
- O, suçlamayı reddetti.
Republican leaders denied the charge.
- Cumhuriyetçi liderler suçlamayı reddetti.
Tom has denied the charge.
- Tom suçlamayı reddetti.
Don't blame Tom for what Mary did.
- Mary'nin söylediği için Tom'u suçlama.
The two boys began to blame each other.
- İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
He is accused of murder.
- O cinayetle suçlanıyor.
The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.
In the absence of sufficient proof, the police could not indict him.
- Yeterli kanıt yokluğunda, polis onu suçlayamadı.
The grand jury decided not to indict the police officer.
- Büyük jüri, polis memurunu suçlamamaya karar verdi.
I don't blame you for the accident; it was not your fault.
- Kaza için seni suçlamıyorum, senin hatan değildi.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
Thank you for not blaming me for the accident.
- Kaza için beni suçlamadığınız için size teşekkür ederim.
Stop blaming yourself.
- Kendini suçlamaktan vazgeç.
Tom didn't commit the crime they've accused him of.
- Tom onların onu suçlamada bulunduğu suçu işlemedi.
The accused was acquitted on two of the charges.
- Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
I was accused of eating the boss's lunch.
- Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
I'm not accusing you of anything.
- Ben sizi bir şeyle suçlamıyorum.
She pointed her finger at him accusingly.
- O, suçlarcasına parmağını ona gösterdi.
Sami didn't incriminate himself.
- Sami kendini suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
She blamed him for all her problems.
- O bütün problemleri için onu suçladı.
Business leaders blamed it on Roosevelt.
- İş liderleri Roosevelt'i suçladı.