He denied the accusation.
- O, suçlamayı reddetti.
Tom denied the accusation.
- Tom suçlamayı reddetti.
The charge was not true.
- Suçlama doğru değildi.
They could not prove their charges.
- Suçlamaları ispat edemediler.
Don't blame me for your mistakes.
- Senin hataların için beni suçlama.
The two boys began to blame each other.
- İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Thank you for not blaming me for the accident.
- Kaza için beni suçlamadığınız için size teşekkür ederim.
It's no use blaming each other, we need to find solutions.
- Birbirimizi suçlamak faydasız, çözüm bulmalıyız.
The accused was acquitted on two of the charges.
- Sanık, hakkındaki iki suçlamadan beraat etti.
Tom didn't commit the crime they've accused him of.
- Tom onların onu suçlamada bulunduğu suçu işlemedi.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
Tom has only himself to blame.
- Tom sadece kendini suçlamak zorunda.
Tom wants to blame us.
- Tom bizi suçlamak istiyor.
Without sufficient evidence, it was difficult to charge Dan with murder.
- Yeterli delil olmadan, Dan'ı cinayetle suçlamak zordu.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
He was accused of murder.
- O cinayetle suçlandı.
The investigators tried to pin the blame on the pilot.
- Araştırmacılar pilotu suçlamaya çalıştı.
The grand jury decided not to indict the police officer.
- Büyük jüri, polis memurunu suçlamamaya karar verdi.
The grand jury indicted Tom for murder.
- Büyük jüri Tom'u cinayetle suçladı.
Tom always tries to blame someone else for his failures.
- Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
They could not prove their charges.
- Suçlamaları ispat edemediler.
The DNA test cleared him of all charges.
- DNA testi onu tüm suçlamalardan kurtardı.
He accused me of being a liar.
- O, beni bir yalancı olmakla suçladı.
He was accused of evading tax.
- Vergi kaçırmakla suçlandı.
We're not accusing you of anything.
- Seni hiçbir şey için suçlamıyoruz.
You have no grounds for accusing Jill of stealing the stock certificates.
- Jill'i hisse senetlerini çalmakla suçlayacak hiçbir dayanağın yok.
Sami didn't incriminate himself.
- Sami kendini suçlamadı.
The impeachment processes have begun.
- Suçlama süreçleri başladı.
I blamed him for the accident.
- Kaza için onu suçladım.
Business leaders blamed it on Roosevelt.
- İş liderleri Roosevelt'i suçladı.