Tom biraz kararsız görünüyordu.
- Tom seemed to be a little hesitant.
Tom Mary'nin bunu yapmak için kararsız olduğunu söyledi.
- Tom said Mary wasn't hesitant to do that.
O kekelemeye başladığında sınıf arkadaşları gülmekten kendilerini alamadılar.
- When she began to stutter, her classmates couldn't help laughing.
Yeni gelen kişi sinirlendiğinde kekeledi.
- The newcomer stuttered when he was nervous.