Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Tom mücadele etmeyi durdurdu.
- Tom stopped struggling.
İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
- The lion struggled to get out of his cage.
Neden her zaman bu tür sorunlarla mücadele etmek gerekiyor?
- Why do I always need to struggle with such problems?
Hep mücadele etmek zorundaydık.
- We always had to struggle.
Hep mücadele etmek zorundaydık.
- We always had to struggle.
Mücadele etmek zorunda değilsin.
- You don't have to struggle.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
İnsanlar yoksulluğa karşı mücadele etti.
- People struggled against poverty.
Tom nasıl hissettiğini ifade etmek için çabaladı.
- Tom struggled to express how he felt.
Tom kazadan sonra tekrar yürümek için çabaladı.
- Tom struggled to walk again after the accident.
Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
- Tom and Mary struggled to make ends meet.
Bir savaş işareti yok.
- There's no sign of a struggle.
O kalkmak için çabaladı.
- She struggled to get up.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
- Tom struggled to climb to the top.
Birkaç ay boyunca uğraştım.
- I struggled for a few months.
Bir süre boyunca onunla uğraştık.
- We struggled with it for a while.
During the centuries, the people of Ireland struggled constantly to assert their right to govern themselves.
... country is 23 million people struggling to find a job. And a lot of them, as you say, ...
... people struggling to find a good job. If I become president, I'll get America ...