En garip nokta şu ki kimse beni tanımıyor.
- The strangest part is that no one recognizes me.
Tom ve Mary en garip yerlerde ortaya çıktı.
- Tom and Mary show up at the strangest places.
Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
- Private detectives were hired to look into the strange case.
Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
- It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
Garip bir keşif yaptılar.
- They made a strange discovery.
O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.
- It likes strange animals, like snakes.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Bir köpek yabancılara havlar.
- A dog will bark at strangers.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Bu evle ilgili acayip bir şey var.
- There's something strange about this house.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
- His hobby is collecting strange butterflies.
He thought it strange that his girlfriend wore shorts in the winter.
She's probably sitting there hoping a couple of strange detectives will drop in.
A strange quark is electrically charged, carrying an amount -1/3, as does the down quark.