Oğlum komik hikayelerin anlatıcısı olmak için çalıştı.
- My son tried to become a teller of funny stories.
Caz ölmedi, sadece komik kokuyor.
- Jazz isn't dead, it just smells funny.
Biz televizyonda eğlenceli bir program izledik.
- We saw a funny program on TV.
Tom bana eğlenceli bir kısa mesaj gönderdi.
- Tom sent me a funny text message.
Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?
- Don't you think that's funny?
Onlar bana garip baktılar.
- They looked at me funny.
Tom'un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.
- Tom had a funny look on his face.
O adamla ilgili tuhaf bir duyguya sahibim.
- I've got a funny feeling about that guy.