straight, forthright; clear

listen to the pronunciation of straight, forthright; clear
Английский Язык - Турецкий язык

Определение straight, forthright; clear в Английский Язык Турецкий язык словарь

direct
yöneltmek
direct
{f} yönlendirmek

Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır. - Traffic lights are used to direct traffic.

direct
yönetmek

Sami bir film yönetmek istiyordu. - Sami wanted to direct a film.

direct
direkt

Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur. - This is a direct road to London.

O bir direkt uçuş mu? - Is it a direct flight?

direct
{f} idare etmek
direct
{s} kestirme

Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var. - Tom has a poor sense of direction.

direct
adres yazmak gönderiye
direct
emretmek
direct
tereddütsüz
direct
yolu tarif etmek
direct
{f} komuta etmek
direct
{s} doğrudan doğruya

Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın. - You should never look directly at the Sun with the naked eye.

Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir. - These sentences are not directly linked.

direct
{f} direktif vermek
direct
doğrultmak
direct
{s} direkt, doğrudan, dolaysız
direct
{s} açık

Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın. - I don't understand; you have to be more direct.

Umarım yol tariflerim açıktı. - I hope my directions were clear.

direct
(sıfat) direkt, doğru, doğrudan doğruya; dolaysız; kestirme; açık; anlaşılır; dürüst; güneş çevresinde doğudan batıya dönen
direct
duraklamadan
Английский Язык - Английский Язык
{s} direct
straight, forthright; clear
Избранное