Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told you the story?
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Sana hikayeyi kim anlattı?
- Who told you the story?
Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
- Kate was surprised by Brian's story.
Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
- The photo he showed added color to his story.
Söylenti Mary'nin boşanmak istemesi.
- The story is that Mary wants a divorce.
Bu, basit İngilizce ile yazılmış bir hikaye.
- This is a story written in simple English.
Bu İngilizce yazılmış bir hikayedir.
- This is a story written in English.
Amcam bana masalı bir fıkra gibi anlattı.
- My uncle told me the story by way of a joke.
Tom için bir uyku masalı okur musun?
- Would you mind reading a bedtime story to Tom?
Bu destansı bir hikaye.
- This is an epic story.
Onun hikayesi gerçek olamaz. O sık sık yalan söyler.
- Her story can't be true. She often tells lies.
O, hikayeyi yalanlamak için acele etti.
- She hastened to deny the story.
Kızın hakkındaki öykü, haberlerdeydi.
- The story about the girl was in the news.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
- I recalled a newspaper story about those twins.
Hikaye anlatmak ister misin, yoksa benim anlatmam mı gerekiyor?
- Do you want to tell the story, or should I?
Sana bir hikaye anlatmak istiyorum.
- I want to tell you a story.
Our shop was on the fourth story of the building — we had to install an elevator.
What will she do without being able to watch her stories?.