Tom, Mary'yi biraz para çalmakla suçladı.
- Tom accused Mary of stealing some money.
O beni parasını çalmakla suçladı.
- She accused me of stealing her money.
Hırsızlık yapan kişi cezalandırılmayı hak eder.
- A person who steals deserves punishment.
Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.
- If I saw a boy steal something in the supermarket, I would report him to the manager.
Kurabiyeleri çalarken belirlendi.
- He was spotted stealing cookies.
Çalmayla ilgili olarak benden şüphelenmiş olmalılar.
- They must have suspected me of stealing.
Bu gerçek bir kelepir.
- This is a real steal.
Onlar çalınan parayı buldular.
- They found the stolen money.
O, onun çalınan bisikletiydi.
- It was his bicycle that was stolen.
O, tam çalma anında tespit edildi.
- He was detected in the very act of stealing.
O çalmaktan suçludur.
- He is guilty of stealing.
Tom Mary'ye çalınmış bir kemanı satmayı önerdi.
- Tom offered to sell Mary a stolen violin.
Bu sabah işten kovuldum. Geldiği zaman da hep üst üste gelir ya, ofisin bulunduğu binadan çıkmamla beraber arabamın da çalınmış olduğunu gördüm.
- I got fired from my job this morning. But, when it rains it pours, and upon coming out of the office building I found that someone had stolen my car.
O beni onun saatini çalmakla suçladı.
- He accused me of having stolen his watch.
Sen onu bisikleti çalmakla suçladın.
- You accused him of having stolen the bike.
Çalmayla ilgili olarak benden şüphelenmiş olmalılar.
- They must have suspected me of stealing.
Kasadan parayı çaldığı için çocuğu bağışladım.
- I forgave the boy for stealing the money from the safe.
Şimdiye kadar kimse Tom'u hırsızlık yaparken yakalamadı.
- Nobody ever caught Tom stealing.
Beni hırsızlıkla mı suçluyorsun?
- Are you accusing me of stealing?
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Dün gece arabam çalındı.
- I had my car stolen last night.
Dün gece arabam çalındı.
- I had my car stolen last night.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Bir ünlü taktisyen, Christopher Columbus bir zamanlar onların tüm sebze ve meyvelerini çalarak, böylece onlara iskorbüt vererek tüm korsan filosunu yok etti,
- A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy.
At this price, this car is a steal.
He stole the car for two thousand less than its book value.
Three irreplaceable paintings were stolen from the gallery.
Did he take his bottle well? Mrs. Flanders whispered, and Rebecca nodded and went to the cot and turned down the quilt, and Mrs. Flanders bent over and looked anxiously at the baby, asleep, but frowning. The window shook, and Rebecca stole like a cat and wedged it.
Each boy stole a glance at the other and met the same look of disbelief.
They stole a march by taking non-merchandise inventory on January 2.
They stole a march on the other plant by having a crew start up the first batch at 4am on Monday.
I don't mean to steal your thunder, but did you really do all that by yourself?.
This pair have seven double steals this season.
The team is known to try the double steal because it has so many speedsters.
If you detect a person shop stealing, report it to the police.
He has 25 steals this year.
... If you could steal a song from all of music history, and ...