Durmadan ileriye gidiyoruz.
- We're steadily moving forward.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
- Jack and Betty have been going steady for a month.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I've never had a steady job.
Tom sürekli ilerleme kaydetti.
- Tom has made steady progress.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
- Tom has a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
- Tom doesn't have a steady girlfriend.
Lütfen bu merdiveni sabit tut.
- Please hold this ladder steady.
Bu merdiveni sabit tutun.
- Hold this ladder steady.
... really kind of steadily ear-piercingly loud throughout the whole show. They're amazing. ...
... is a mother of two young boys she'd been steadily employed since she was a ...