John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
- John was too surprised to say anything.
Haberi duyduğunda, o şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she heard the news.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Habere şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
- They couldn't help being surprised at the news.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.
- Those women were too surprised to speak.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?