Tom doğal olmaktan hoşlanıyor.
- Tom likes to be spontaneous.
Tom çok doğal, değil mi?
- Tom is very spontaneous, isn't he?
Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
- Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
Samanda kendiliğinden yangın başladı.
- A spontaneous fire started in the hay.
Onlardan bir sürü spontan tekliflerimiz vardı.
- We had a lot of spontaneous offers from them.
Bu uzun boylu ve ince genç adamın spontan pnömotoraksı vardı.
- This tall and thin young man had a spontaneous pneumothorax.
Tom çok spontane değil, değil mi?
- Tom isn't very spontaneous, is he?
Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
- Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
He made a spontaneous offer of help.
This tall and thin young man had a spontaneous pneumothorax.
- Bu uzun boylu ve ince genç adamın spontan pnömotoraksı vardı.
Tom isn't very spontaneous, is he?
- Tom çok spontane değil, değil mi?
... after the attack, it was an act of terror. It was not a spontaneous demonstration, is ...
... before we knew whether this was a spontaneous demonstration, or actually whether it was ...