Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
- It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
Papua Yeni Gine'de, Papualılar tarafından konuşulan 850 farklı dil vardır.
- In Papua New Guinea, there are 850 different languages spoken by Papuans.
Benim konuştuğumdan beri Tom'la konuşmaktasın, değil mi?
- You've spoken with Tom since I have, haven't you?
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English isn't easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- It's not easy to speak English.
Doğruyu söylemek suç değildir.
- Speaking the truth is not a crime.
Tom kadar iyi Fransızca konuşamayabilirim ama genellikle söylemek istediğim şeyi diyalog kurabilirim.
- I may not be able to speak French as well as Tom, but I can usually communicate what I want to say.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
- Frankly speaking, he is untrustworthy.
Japonca konuşamıyorum.
- I don't speak Japanese.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
- The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
İletişim kurmak için bir anadil konuşuru gibi ses çıkarmak zorunda değilsin.
- You don't have to sound like a native speaker in order to communicate.
Tom Mary'nin Fransızca konuşmayı öğrenmesinin önemli olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks it important for Mary to learn how to speak French.
Mesajınızı anlatmak bir yerlinin tam olarak söyleyeceği gibi onu söylemeye çalışmaktan çok daha önemlidir.
- Getting your message across is much more important than trying to say it exactly like a native speaker would say it.
Altı dil konuşabilmekle böbürlenir.
- He boasts that he can speak six languages.
İsviçrelilerin çoğunluğu üç ya da dört dil konuşabilmektedir.
- The majority of the Swiss can speak three or four languages.
Ben sadece nasıl Fransızca konuşacağımı bilmek istiyorum.
- I just wish I knew how to speak French.
Bir dili tamamen bilmek o dili konuşan insanları tamamen bilmek anlamına gelir.
- Knowing a language fully means knowing fully the people who speak that language.
Brown was getting on well in business till his rival put a spoke in his wheel.
And they will deceive every one his neighbour, and will not speak the truth: they have taught their tongue to speak lies, and weary themselves to commit iniquity.
You're speaking too fast.
There he sat, his very indifference speaking a nature in which there lurked no civilized hypocrisies and bland deceits.
... profit in anything that you spoke about. ...
... In your last book, "Outliers," you spoke about the advantages ...