John'un aklına müthiş bir fikir geldi.
- A splendid idea occurred to John.
Ne müthiş bir akşam yemeği!
- What a splendid dinner!
Bu muhteşem bir fikir.
- That's a splendid idea.
Oyuncu muhteşem bir dönüş yaptı.
- The player made a splendid comeback.
Tom harika bir iş yaptı.
- Tom did a splendid job.
Görüş, açıklamanın ötesinde görkemli oldu.
- The sight was splendid beyond description.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!
- Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather!
ANNIE: Oh, my eyes feel hundreds of per cent better already, and pretty, why, do you know how I look in them? Spendiloquent. Like a race horse!.