Müthiş bir fikrim var.
- I have a splendid idea.
John'un aklına müthiş bir fikir geldi.
- A splendid idea occurred to John.
Muhteşem bir iş yaptın.
- You did a splendid job.
Biz oraya gidebilsek muhteşem olurdu, değil mi?
- It would be splendid if we could go there, wouldn't it?
Tom harika bir iş yaptı.
- Tom did a splendid job.
Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
- This soccer match is full of energetic and splendid competition.
Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
- The new edifice of the theatre looks very splendid.
Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!
- Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather!
ANNIE: Oh, my eyes feel hundreds of per cent better already, and pretty, why, do you know how I look in them? Spendiloquent. Like a race horse!.