Şeytanın ruhu yeniden canlanıyor.
- The spirit of the demon reawakens.
İblisin ruhu yeniden canlanıyor.
- The spirit of Satan reawakens.
Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
- When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
İnsan ruhu yeryüzünde bulunduğu müddetçe; müzik, canlı bir varlık gibi ona eş ve destek olup büyük anlam katacak.
- So long as the human spirit thrives on this planet, music in some living form will accompany and sustain it and give it expressive meaning.
Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratısıdır.
- Mathematics is the most beautiful and most powerful creation of the human spirit.
Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
- All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
Özgür ruhlu birisiyim.
- I have a free spirit.
Bu evin ruhlar tarafından perili olduğu söyleniyor.
- This house is said to be haunted by spirits.
İnsanların görüşleri zamanlarının ruhuna bağlıdır.
- People's opinions depend on the spirit of the times.
İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.
- After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
Mary bir hayalet ya da ruhu sırtına dokunmuş gibi hissetti.
- Mary felt as if a ghost or spirit had touched her back.
Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
- The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
Yenilgi, onun cesaretini kırmadı.
- The defeat didn't dampen his spirits.
Asla cesaretimi kırmayacaksın.
- You'll never break my spirit.
Ciddi yaralarına rağmen onların hepsi iyi ruh hali içindeydi.
- For all their serious wounds, all of them were in good spirits.
Oyuncular maçtan sonra çok iyi bir ruh halindeydiler.
- The players were in high spirits after the game.
Güçlü bir ruh ormanda ikamet eder.
- A powerful spirit resides in the forest.
O, ahırdaki en güçlü atı seçti.
- She chose the most spirited horse in the stable.
Tom'un neşesi yerinde.
- Tom is in great spirits.
O, neşeyle eve geldi.
- He came home in high spirits.
Tom'un hevesini seviyorum.
- I love Tom's enthusiasm.
O iyi bir ruh hali içerisindeydi.
- He was in good spirits.
Ciddi yaralarına rağmen onların hepsi iyi ruh hali içindeydi.
- For all their serious wounds, all of them were in good spirits.
Ruhun kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh'la vaftiz eden odur.
- The man on whom you see the Spirit come down and remain is he who will baptize with the Holy Spirit.
Tom çok esprili, değil mi?
- Tom is very spirited, isn't he?
Tom esprili, değil mi?
- Tom is spirited, isn't he?
O, eve keyifsiz geldi.
- She came home in low spirits.
Tom Mary'nin çoşkusunu anlamıyor.
- Tom doesn't share Mary's enthusiasm.
Bugün onun morali yüksek.
- He is in high spirits today.
Kız arkadaşı terk ettikten sonra aylarca morali bozuk gezdi.
- He was in low spirits for months after his girlfriend left him.
Thomas Mary'nin iyi ruh hali içinde olmasını bekledi.
- Tom expected Mary to be in good spirits.
Oyuncular maçtan sonra çok iyi bir ruh halindeydiler.
- The players were in high spirits after the game.
Takım ruhu inanılmazdı, hepimiz birlikte bunun içindeydik.
- The team spirit was unbelievable, we were all in this together.
Çalışma grubundaki iyi takım ruhu olumlu olarak değerlendirilir.
- The good team spirit in the work group is valued positively.
O coşku ile dinlendi.
- He was listened to with enthusiasm.
Onun büyük bir coşkusu vardır.
- He has great enthusiasm.
Onun taktığı tılsım kötü ruhları uzaklaştırması gerekiyor.
- The talisman he's wearing is supposed to ward off evil spirits.
Kötü ruh evden kovuldu.
- The evil spirit was driven away from the house.
The ballet presents a dramatic vision of the ability of the human spirit to triumph over suffering.
The nurses always tried to smile and joke with their patients to keep their spirits up.
- Come on, we can win this game. - That's the spirit..
On the one hand, a devout person may try sincerely to fulfill the letter and the spirit of God's commandment to give.
Ben de senin heyecanını paylaşmıyorum.
- I don't share your enthusiasm.
Çocuklar heyecanla çamurda oynadılar.
- The children played in the mud with enthusiasm.
O, ahırdaki en güçlü atı seçti.
- She chose the most spirited horse in the stable.
In the spirit of forgiveness, we didn't press charges.
School spirit is at an all-time high.
The paintings were spirited away under cover of darkness.
By way of armoury and utensils, I took a revolver, a little spirit-lamp and pan, a lantern and some halfpenny candles, a jack-knife and a large leather flask.
He was the driving spirit of the establishment.
I can't make it to the party, but I'll be there in spirit.
The newer works differ from the older ones in spirit.
She found in her neighbor a good friend, gardening companion and kindred spirit.
The editor could have been William Davis, a man with the same Teutonic origins as Werner von Braun, although not as funny. Either way, Coren was the master spirit.
It is impossible to escape from toil / O' the sudden and receive thy spiriting' .
I may have failed this job interview, but there will be many more opportunities in the future. ― That's the spirit!.
- Come on, we can win this game. - That's the spirit..
... If you have the spirit of inquiry, then the internet is ...
... um... and the spirit ...