Onunla oynamak istemiyorum.
- Ich will nicht mit ihm spielen.
Büyükbaba ve büyükannelerim kroket oynamaktan hoşlanırlar.
- Meine Großeltern spielen gerne Croquet.
Bizimle tenis oynamak ister misin?
- Willst du mit uns Tennis spielen?
Dersten sonra futbol oynamayı düşünüyorum.
- Nach dem Unterricht habe ich vor, Fußball zu spielen.
Piyes çok eglenceliydi; oraya gitmeliydin.
- The play was very amusing; you ought to have gone there.
Tom yeni tiyatroda bir oyun izledi.
- Tom saw a play in the new theater.
Tiyatro oyununu bilmiyorum, fakat yazarı iyi biliyorum.
- I don't know the theater play, but I know the author well.
Sami'nin grubu Kahire'de bir gösteri yapıyordu.
- Sami's band was playing a show in Cairo.
Gitar çalmak benim hobim.
- My hobby is playing the guitar.
Şimdi gitar çalıyorum.
- I am playing the guitar now.
Olayların akışına göre hareket edelim.
- Let's play that by ear.
Olayların akışına göre hareket edelim.
- Let's play it by ear.
I will play Sudoku then instead of continuing to bother you.
- Ich werde also Sudoku spielen, anstatt dich weiter zu stören.
I feel like playing cards. So do I.
- „Ich habe Lust, Karten zu spielen.“ – „Ich auch.“